KOSOVA (Ağustos-2011)

PRİZREN
Balkan gezisinin son durağı Kosova'dayız.
Prizren Kosova'nın 2.büyük kenti. Camileri, han hamamları ve evleriyle neredeyse bozulmamış bir Osmanlı şehri görünümünde.
Türkçe'nin resmi dil olarak kabul edildiği bu kent, nüfus olarak Türklerin de yoğun olarak yaşadığı bir yer.

Prizren, Şar Dağları eteklerinde kurulmuş, kentin ortasından Bistrica Nehri geçiyor. Nehrin üzerindeki taş köprüler şehrin tarihini belgeliyor. Nehrin kenarına sağlı sollu Osmanlı evleri, köfteciler, kafeteryalar dizilmiş.

Geziye birlikte çıktığımız arkadaşlarımız burada akrabaları olduğunu söyleyince gruptan ayrılıp onları bulmak üzere şehrin ara sokaklarına giriyoruz.
Bu şehirde herkes Türkçe biliyor. Adres sorarken Sağlık Ocağı'nın önünden...

Kasap Naili'nin sağından dönüp:))) adresi buluyoruz. Ama evde yoklar!!!

Sonuç olarak; çok fazla kalamadığımız Kosova'nın, belki de en güzel ve sevimli şehrinden ayrılıyoruz.

PRİŞTİNA
Kosova'nın başkenti olan Priştina Kosova Ovası civarına konumlanmış. Dünyanın en genç devleti ünvanını hala elinde bulunduran Kosova iki milyon nüfusa sahip. Kendi para birimlerine geçememişler. Euro'yu kullanıyorlar.
Vietnam'dan sonra en büyük askeri kamp Amerikalılar tarafından burada kurulmuş. Şehrin merkezinde Bill Clinton'un bir heykeli dikilmiş. Clinton, Kosovalıların manevi lideri durumunda. Her yıl onun doğum günü kutlanıyor, insanlar yeni doğan çocuklarına onun adını veriyorlarmış.

Kosova halkının neredeyse %90'a yakını Arnavut. Ülkede kendi bayraklarından çok Arnavut ve Amerikan bayrakları yan yana dalgalanıyor.
Bağımsızlıklarını almadan önce Sırbistan'a bağlı özerk bir bölge olan Kosova'ya I.Dünya Savaşı'ndan sonra sistematik bir biçimde Sırplar yerleştirilmeye başlanmış. Devlet dairelerinde çalışacak Sırplara daha önce burada çalışan Arnavutlara göre 2-3 misli daha fazla maaş verilerek Sırpların Kosova'ya yerleşmesi özendirilmiş. Daha sonra devlet dairelerinde konuşulan Arnavutça ve Türkçe yasaklanmış.
Arnavut lider İbrahim Rugova bu durum karşısında önce pasif direniş göstermiş, daha sonra iş silahlı çatışmalara dönüşmüş. Zaten Sırpların istediği de silahlı çatışma... Böylece soykırımlarını yapmak için kendilerince haklı sebepleri olmuş.
En son Amerika liderliğinde NATO müdahalesi ile bağımsızlıklarına tam olarak kavuşmuşlar.

Şimdi Kosova da Avrupa Birliği'nin denetiminde özel bir yönetim şekli var. Hala Sırbistan, Rusya ve Kıbrıs Rum kesimi bu bağımsızlığı tanımıyor. Avrupa Birliği, çoğunu Arnavutların oluşturduğu Kosova'nın Arnavutluk'a ilhak olmasını istemiyor. Ama ülkede kendi bayraklarından çok Arnavut bayrakları boy gösteriyor. Yani işler burada da karışık.

Şehir yeni yeni yapılaşmaya girmiş. Aralarda Türk evleri ve camiler göze çarpıyor. Çok fazla özelliği olmayan Priştina şehir merkezinden ayrılıp, ilgimizi daha çok çeken Kosova Ovası'na doğru yola çıkıyoruz.

Yol üzerinde, daha doğrusu Kosova Ovası'nın ortasına Sırpların diktikleri kule anıtı görülüyor. I.Kosova Savaşı bizim galibiyetimizle sonlanmasına rağmen Sırplar bu savaştan yenik düştüklerine inanmıyorlar. Bu anıt da o savaşın anısına dikilmiş. Ve savaşın yapıldığı tarih olan 28 Haziranı da en kutsal günleri ilan eden Sırplar, ''Vivodnan'' adı altında bu günü dini bir gün olarak kabul ediyorlar.
I.Kosova savaşından 600 yıl sonra Slobodan Miloseviç burada yaptığı bir konuşma ile -ki o zamanlar daha Yugoslavya bölünmemiş ve Miloseviç'de Yugoslavya Devlet Başkanı iken bu konuşma yapılmış. Bu konuşmada Sırp milliyetçiliği öne çıkarılıp, 600 yıl önce buraya yerleşen Türklerden ve onların soyundan gelenlerden intikam alma zamanının geldiği ima edilmiş. Zaten o tarihten sonra da Balkanlar da yaşanan hepimizin bildiği içler acısı, insanlığa sığmayacak soykırımları yapan bu Sırplara söylenecek çok şey var ama yeri bu blog değil.












Priştina'ya 10 km mesafede bulunan I.Murad'ın diğer adıyla Sultan Murat Hüdavendigar'ın türbesini görmeye gidiyoruz. Kosova Ovası'nda olan türbenin bakımını, yüzyıllardır Özbek asıllı Türbedar ailesi üstlenmiş.

Kosova Savaşı bitiminde savaş meydanını gezen I.Murat Sırp askeri Obilic tarafından öldürülünce iç organları buraya gömülmüş, bedeni ise Bursa'ya defnedilmiş.
İlginç olan o ki bu türbeden ayrılırken yol üstünde bulunan bir kasabanın adı dikkatimizi çekiyor. Kasabanın adı ise Obilic!

Türbenin hemen yanında bulunan bir binayı da müze haline dönüştürmüşler. Osmanlıya ait kıyafetler, resimler, haritalar, balmumu heykeller ve belgelerin olduğu müze gezmeye değer.

Türbe çıkışı Priştina Havaalanına gidiyoruz. Allah'tan İstanbul uçuşu çok kısa, 1 saatten az.
Yorucu ama bir o kadar da güzel olan olan bu gezide atalarımızın izini sürmek, bizde değişik tatlar bıraktı.
Bundan böyle; Balkan halkının güzel ve savaşsız günler geçirmelerini dileyerek Kosova'dan ayrılıyoruz.